Anne Sütü Bir Biyoloji Harikasıdır

Anne sütü hiçbir zaman erişilemeyecek seviyede olan koruyucu özelliğinin yanında bebeği en iyi şekilde besleyen, anneyi ve bebeği psikolojik doyuma ulaştıran çok üstün niteliklere sahip doğal bir besin kaynağıdır.

Anne Sütü 

Anne sütü hiçbir zaman erişilemeyecek seviyede olan koruyucu özelliğinin yanında bebeği en iyi şekilde besleyen, anneyi ve bebeği psikolojik doyuma ulaştıran çok üstün niteliklere sahip doğal bir besin kaynağıdır. Anne sütüne benzeyen başka hiçbir biyolojik bileşik yoktur ve olması da mümkün değildir.

Doğal olarak tedavi edici ve hastalıklardan koruyucu etkisi bulunan anne sütü, özellikle geri kalmış ülkelerin çocukları için çok önemli bir besin kaynağıdır. Çünkü bu ülkelerdeki bebeklerin ölüm sebepleri arasında ilk sırada ishal ve solunum yolları hastalıkları gelmektedir. 

Daha önceleri anne sütünün alternatifi hatta daha iyisi olarak gösterilen inek sütünde, ne kadar yanlış yapıldığı bilimsel çalışmalarla gösterilmiştir. 

Anne sütü ile beslenen bebeklerde demir ve çinko eksikliği görülmez. Anne sütü her zaman bebek için alternatifi olmayan en uygun besindir. Anne sütü, emdikçe artacağından bebek doğar doğmaz emzirmeye başlanılmalıdır. Emzirme saate göre değil bebek istediği zaman olmalıdır. 

Karışık beslenmede anne sütünden beklenen büyük üstünlükler kaybedilebilir. Anne sütü veriyorum, fakat bunun yanında bebeğin daha da iyi beslenmesini sağlamak maksadıyla “bir şeylerde ilave ediyorum” dendiği zaman daha iyi bir durum meydana getirilmiş olmaz. Anne sütünün faydalan birden bire diğer gıdalara dönüşür ve bu durum bebeğin aleyhine gelişir. İnek sütünün bebeklere zararlı olduğu bütün anneler tarafından bilinmesi gereken çok önemli bir husustur. Anne sütü bebeği tek başına 12 ay besleyebildiği halde, ülkemizin durumu nedeniyle anne sütü verilen bebeğe kemik gelişiminin sağlanması maksadıyla, hekime danışılarak ilave D vitamini verilmesi gerekir. 

Anne sütü ile beslenen bebeğin altı ay sonra katı gıdalara geçilmesinde doğal ortama uyumun sağlanması ve diğer fizyolojik olayları zamanında öğrenmesi bakımdan gerekli görülmektedir. Bebeğin anne sütünü alması emme refleksinin, katı gıdaların alınması ise yutma refleksinin gelişmesini sağlamaktadır. Altı aydan sonra anne sütü bir öğünde bebeği doyuruyorsa, üzerine katı gıda ilave etmek uygun değildir. Ancak diğer öğünde anne sütü verilmeden sadece katı gıda verilmesi ile anne sütü özelliğini kaybetmeden bebeğin beslenmesi sağlanmış olur. 

Anne sütü ile bebek doyuyorsa emzirmeye iki yaşına kadar devam edilebilir. Bu durum anneyi hamilelikten koruması bakımdan çok önemli bir yöntemdir. Ancak korumanın güvenilir olması için emzirme işleminin gece ve gündüz devam etmesi hatta uykudan uyanarak emzirilmesi gerekmektedir. Emzirme işlemi arada bir olduğu taktirde doğum kontrol etkisi zayıflamakta hatta olmamaktadır. 

Anne doğum yapar yapmaz bebek daha yıkanmadan ve hiçbir şey yapılmadan hemen emzirmeye başlanmalıdır. Bu durum anne sütünün çoğalmasını ve anne sütünün koruyucu etkisinin bebeğe erkenden geçmesini sağlayacaktır. Çünkü bebek etraftan bir takım mikroplarla (özellikle annenin barsak bakterileriyle) karşılaşacaktır. Bu mikroplar elinden veya ağzının kenarından mukozalarına girmeye başlayacaktır. İlk altı gün içinde bebek kakasında mikroplar artmasına rağmen anne sütü verilen bebeklerde altıncı günden sonra hastalık yapıcı mikroplar kaybolmakta ve yerine koruyucu bağırsak mikropları çoğalarak yerleşmektedir. 

Anne sütü verilmediği durumlarda hastalık yapan mikroplar (E.coli) artmaya devam edecek ve bebeğin ishal başta olmak üzere diğer bulaşıcı hastalıklara yakalanmasına sebep olacaktır. Bu nedenle doğum nerede olursa olsun, bebek doğar doğmaz annenin yanına verilmeli ve derhal anne emzirme işlemine başlamalıdır. Evlerde ve hastanelerde ayrı bir bölüm olarak bebek odası uygulamasına son verilmelidir. 

Bebeğin gelişimi anne tarafından dikkatle ve bilinçli bir şekilde izlenmelidir. Şişman ve normalden hızlı büyüyen bebeğin sağlıklı bir bebek olmadığı bilinmelidir. Hızlı büyüyen bebeklerde damar sertliğinin çok erkenden başlayacağı ve başka hormonsal bozuklukların da olabileceği düşünülmelidir. Büyüme ve gelişmenin birlikte olması organların fonksiyonlarını kazanması bakımından önemlidir. Bebek erkenden büyüsün diye fazla beslemek faydalı bir hareket tarzı olmadığı gibi büyük zararlara da yol açabilir. Mesela fazla protein alınması bebeğin böbrek fonksiyonlarını bozabilir. Sağlıklı bebek şişman olmayan ve gelişimi orantılı olan bebeklerdir. 

Emzirme, bebeği mükemmel seviyede beslemesinin yanında annede ve bebekte psikolojik bir doyum ve rahatlama da sağlamaktadır. Bu yüzden anne kendini ve bebeğini düşünüyorsa doğar doğmaz emzirmeye başlamalıdır. Böylece bebek emdikçe anne sütü artar ve anne sütünün eksikliği söz konusu olamaz. Aksi halde herhangi bir stres yüzünden sütü azalan anne emzirmediği taktirde sütü tamamen kesilecektir. Bu konuda annelere düşen en büyük görev, fizyolojiye uygun olanı yapmaları, yani bebeklerini anne sütü ile beslemeleri ve sütlerini nasıl artırabileceklerinin gayreti içerisinde olmalarıdır. 

1956 yılında anne sütü konusunda endüstriyel alana kayılmış, hatta inek sütünün daha iyi olduğu, bu yolla yapılan beslemenin daha uygun ve bir hızlı gelişme sağladığı inancı yerleşmişti. 1974‘ten itibaren bu düşünce tarzı tamamıyla değişmiş ve hiçbir besin kaynağının anne sütünün alternatifi olmadığı bilimsel çalışmalarla gösterilmiştir. 

Sadece gıda ile besleme değil, psikolojik yaklaşım ve desteğin, bebeğin gelişiminde çok önemli bir rol oynadığı bilinmektedir. Ancak günümüzde hala bebek odası diye ayrı bir bölümün olması ailelerin yaptığı en büyük hata olarak devam etmektedir. Bebeğin gelişiminin çok iyi bir şekilde sağlanabilmesi için bu hatanın düzeltilmesi, bebek odası uygulamalarının kaldırılması ve bebeğin yerinin annenin yanı olduğu bilincinin yerleşmesi gerekmektedir.

Daha yeni Daha eski